Erken Çocukluk Dönemi Programları

“James Hackman ( Nobel ödüllü iktisatçı) : “Çocuklara yatırım yapmak için, onların birer yetişkin olmasını bekleme lüksümüz olmadığı gibi, onlar okula başlayana dek, bekleme lüksümüz de yok. Çünkü o zaman müdahale etmek için çok geç olabilir. “

Okumaya devam et...

Çocuklar, davranışları, duygu ve düşünceleri ile gelişim özellikleri bakımından yetişkinlerden farklı,  öğrenmeye, gelişip, değişmeye açık, son derece alıcı, kendilerine özgü varlıklardır. Bu yüzden erken dönemde uyarıcılarla karşı karşıya gelmeleri, iyi düzenlenmiş bir ortamda, iyi planlanmış, kaliteli bir eğitim almaları son derece önemlidir.

Yapılan araştırmalara göre, 17 yaşına kadarki zihinsel gelişmenin, % 50’sinin 4 yaşına,

% 30’unun ise, 4 yaşından 8 yaşına kadar oluştuğu, 18 yaşına kadar gösterilen okul başarılarının

% 33’ünün 0-6 yaşına kadar, aldıkları eğitime ağlı olduğu görülmüştür.  (Tekiner,1996, S.10)

OECD Araştırmaları, Türkiye’de erken çocukluk eğitimi alan ve almayan öğrenciler arasında, iki okul yılına   denk gelen başarı farkı olduğunu gösteriyor.

0-8 yaş çocuğun gelişiminin en hızlı ve en kritik yıllarıdır. Bu yıllarda temeli atılan beden sağlığı ve kişilik yapısının ileri yaşlarda yön değiştirmeden daha çok aynı yönde gelişmesi şansı daha büyüktür.

Uzun yıllara dayalı araştırmalarda, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği gözlenmiştir. Bu açıdan erken çocukluk eğitimi çocuğun ilerideki yaşamını etkileyecek önemli bir süreçtir.

Hedef Ne?

  • Çağdaş toplumun gereksinimi olan duygu ve düşüncelerini özgürce anlatabilen,
  • Araştırmacı, meraklı, girişimci, üretici
  • Karşılaştığı problemleri çözümler ve seçimler üretebilen
  • Kendi kendine kararlar verebilen ve kararlarının sorumluluğunu üstlenebilen
  • Kendi haklarını ve başkalarının haklarına saygı duyan
  • Sahip olduğu gücü en üst düzeyde kullanabilen
  • Kendi kendini denetleyebilen bireyler yetiştirebilmektedir.

Erken Çocukluk Döneminin Çocuğun Gelişimindeki Önemi

Çocuğun gelişiminde bazı dönemler çok önem taşımaktadır. Bu dönemlerden biri “Erken Çocukluk Dönemi”dir . Erken çocukluk dönemi 0-6 yaşlar arasını kapsar.

Bu devre büyüme ve gelişimin (zihinsel, sosyal, duygusal ve fiziksel) en hızlı olduğu yaşlardır. Erken yaşlarda oluşturulacak temel, kişinin tüm hayatı boyunca etkili olacaktır. 7 yaşına gelen bir çocuğun zihinsel yetenekleri, davranış alışkanlıkları, dil kabiliyeti, duygusal denetimi, kavrayışı ve bazı fiziksel özellikleri şekillenmiş durumdadır.

Okumaya devam et...

Yeni doğan bir bebeğin beyninde, çözülmüş örgü ipleri gibi bağlantı yapmaya hazır yüz milyar sinir hücresi bulunmaktadır. Nöronlar arasındaki bağlantılar genelde gözün görmesi, kulağın duyması, dilin tat alması, dokunma ve dokunulma yoluyla gerçekleşir. Ve dakikada ortalama

Çocuğun gelişimi çevre ile etkileşim sonucu olur. Çevreden en fazla etkilenen yaşlar erken yaşlardır. Çevre sadece çocuğun içinde bulunduğu yakın aile çevresi değildir. Çocuğun dolaylı ya da doğrudan etkileşimde olduğu aile, ailenin içinde bulunduğu topluluk, kurumsal topluluk, sosyo politik çevre gibi diğer çevrelerin de önemi göz önünde bulundurulmalıdır.

Çocuğun Gelişimini Takip Etmenin, Bilmenin Önemi

İnsan gelişimi denildiğinde, döllenmeden başlayarak, yaşamın sonuna kadar yer alan süreç anlaşılmaktadır. Gelişim çocuğun hareket etmeyi, düşünmeyi, hissetmeyi, başkalarıyla ilişki kurmayı öğrendiği hep ileriye giden bir değişim sürecidir. Gelişim birbirini etkileyen dört alanda (zihinsel, sosyal, duygusal ve fiziksel) ömür boyu devam eden bir süreçte gerçekleşmektedir.

Çocuklar yaşları büyüdükçe farklı beceriler kazanırlar. Bu becerilerin neler olduğunu bilmek, çocuktan beklentilerin ve ona verilecek desteğin sağlıklı olmasını sağlar.

Eğer çocuğun ne zaman neyi yapacağı bilinmezse onun yapabileceklerinin üstünde veya altında beklentiler içinde olunabilir.

Örneğin; merdivenleri çıkmak için gerekli bedensel gelişime ulaşmamış bir çocuk bunu yapmak için zorlanılırsa, üzülecek ve kendine güveni azalacaktır. Sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz etkileyecektir. Aynı şekilde çocuk yapabilecekleri konusunda engellendiğinde ise bu çocuk bu kez kendine güvenilmediğini, yeterli olmadığını düşünebilecektir.

Yapabilecekleri desteklenen ve başarıları takdir edilen çocuğun kendine olan güveni artacak ve daha fazla şey deneme cesareti artacaktır. Çocuk yaşına uygun beklentiler yerine getirdiğinde “başardım” ve “yapabiliyorum” duygusunu daha yoğun yaşayacaktır.

Buradaki önemli nokta çocuğun yapabildiklerini iyi gözlemleyip ona uygun desteği sağlamaktır. Yapabildiklerini takdir etmek, yapamadıkları için teşvik etmek ve uygun zamanı beklemek önemlidir.

Erken Çocukluk Dönemi Eğitimi Bireyin Gelecekteki Tüm Yaşamının, Öğrenme, Yetenek ve Becerilerinin %70 ini Bugünden Kurma Fırsatlarının Dönemidir

Erken eğitim, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek isteyen aileler için bir lüks değil, bir zorunluluk arz ediyor. Beynin en hızlı geliştiği 0-6 yaş arası dönem, çocukların eğitimine başlanması için, en uygun zaman dilimi olarak kabul ediliyor.

Temel Kavramlar ve Önemi

Erken eğitim, 0-6 yaş (0-72 ay) çocukların ev ve kurum ortamlarında bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini desteklemek amacıyla yapılan eğitime denir. Erken eğitim, 0-3 (0-36 ay) takvim yaşına sahip çocuklar için erken çocukluk eğitimi dönemi; 3-6 (37-72 ay) takvim yaşına sahip çocuklar için ise okulöncesi eğitimi dönemi olarak iki aşamaya ayrılmaktadır.

Bu dönemlerde çocukların gelişimleri çok hızlıdır ve çocuklar bir çok beceriyi öğrenmeye hazırdırlar. Çocuklar bu dönemde anne-babalarından, erken eğitim kurumlarından, arkadaşlarından ve çevrelerinden birçok beceri öğrenerek eğitimin daha sonraki basamakları için gerekli alt yapıyı oluştururlar. Karşılaştırmalı araştırmalar, erken eğitim alan çocukların çoğunun, okula başladıklarında, erken eğitim almayan benzer özellikteki çocuklara kıyasla pek çok beceriyi daha iyi edinmiş olduklarını göstermektedir.

ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÖNEMİ, ETKİLERİ, SONUÇLARI, KAZANDIRDIKLARI 

        Bir insanın tüm yaşamı göz önüne alındığında bazı yaşam dilimlerinin, psikolojik ve fizyolojik gelişmeler açısından daha kritik dönemler olduğu bilinmektedir. Örneğin, 0-6 yaşlar arasını kapsayan erken çocukluk yılları; kişiliğin oluşumu ve şekillenmesi, temel bilgi ve beceri ve alışkanlıkların kazanılması ve geliştirilmesinde ileri yıllara olan etkisi nedeniyle, yaşamın en kritik dönemlerinden biridir. Çocuğa erken yaşlarda sağlanacak deneyimlerle elde edilecek temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar, çocuğun daha sonraki öğrenim yaşamının yanı sıra sosyal ve duygusal yaşamını da biçimlendirecek güçtedir. Tesadüflere bırakılmayacak kadar ciddi, bilimsel ve sistematik bir organizasyon ile yönlendirilmesi gereken okul öncesi eğitim hizmeti, tüm eğitim sisteminin en can alıcı basamağıdır.

Erken çocukluk eğitiminin en önemli toplumsal kazanımlarından birisi de, çocukluk yaşantılarındaki farklılıklardan kaynaklanan dezavantajları giderebilmektir. Yetersiz bakım, sağlıksız çevre koşulları ve ekonomik güçlükler pek çok çocuk için risk teşkil etmektedir. Erken çocukluk gelişim ve eğitimine yapılan yatırımlar yoksulluk, sosyal eşitsizlik ve cinsiyete bağlı ayırımlar yüzünden dezavantajlı sayılan çocuklara iyi bir başlangıç şansı vererek bu eşitsizliğin giderilmesine yardımcı olabilmektedir.
Erken çocukluk eğitimi ile, çocuğun kültürel değerleri özümsemesine yardımcı olunmaktadır. Sosyal ve ahlaki değerler Erken Çocukluk dönemlerinde yerleşmeye başlamaktadır. Tüketim, rekabet, şiddet ve bencilliğin yoğunlaştığı günümüzde hoşgörü, saygı, fedakarlık, yardımlaşma gibi temel değerlerin erken çocukluk döneminde yerleşmesine önem verilmelidir. Çocuklar bizim geleceğimiz ise, değişiklikleri ve aynı zamanda devamlılığı sürdürerek, gelişmeyi sağlayacak olan da çocuklarımızdır. Onlara erken yaşlardan itibaren gelişimlerini en verimli şekilde gerçekleştirebilecekleri ortamları sağlamak da biz yetişkinlerin sorumluluğudur.

 

Erken çocukluk döneminin önemli bir bölümünü kapsayan okul öncesi yıllarında çocuklara eğitim ve bakım hizmeti sağlayan bir çok eğitim kurumu bulunmaktadır. Ülkemiz, halen% 10’larda seyreden okul öncesi eğitimde okullaşma oranı ile, mevcut gelişmişlik düzeyimizle bağdaşmayan, bir konumdadır. Oysa Avrupa’da okullaşma oranı % 100’ lere varmaktadır. Ülkemizde niceliği arttırmayla ilgili çabalar yoğunluk gösterirken, nitelikle ilgili ödünler verilmekte, birçok sorunla karşılaşılmaktadır. En önemli sorunlardan birisi, nitelikli öğretmenler yetiştirmek ve alana kazandırmaktır.

Öğretmenin niteliği, erken çocukluk eğitim hizmetlerinde kaliteyi belirleyen en temel öğelerden biridir. Eğitimcilik, akademik formasyonla beraber, iletişim boyutunda düşünüldüğünde bazı özel ayrıcalıkların varlığını gerektirir. Eğitimcilerin, bilgi düzeylerinin yanı sıra kişilik ve beceri açısından da kendilerini geliştirebilmeleri oldukça önemlidir.

Okul öncesi eğitim kurumlarının fiziksel özellikleri de eğitimin kalitesi açısından oldukça önemlidir. Oyun alanlarının yeterliliğinin yanında, sağlık koşullarına da uygunluğu sağlanmalıdır. Gerek okulun iç ve dış mekan açısından fiziki özellikleri, gerekse kullanılan araç ve gereçlerin nitelikleri ve çocukların gelişim düzeylerine uygunluğu, eğitim hizmetlerindeki kalite açısından önem taşımaktadır.

Erken çocukluk eğitim programları çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Bazı programlar çocukların sosyal gelişimine ağırlık verirken,bazıları bilişsel gelişime ağırlık verebilmektedir. Programların uygulama sonuçlarına göre, zaman içinde değerlendirilerek, yeniden düzenlenmesi eğitim kalitesini geliştiren bir yaklaşımdır. Çocukların tüm gelişim alanlarına hitap eden, yaş ve gelişim düzeylerine uygun, bilgi, deneyim ve alışkanlıkları kazandıracak nitelikte olan programların uygulanması gerekir. Bu programların çocukların tüm gelişim alanlarını destekleyecek şekilde hazırlanmasının yanında, çocuklar arası bireysel farklar olduğunu kabul ederek, düzenlenmeleri de önemlidir. Tüm çocukları belirli normlara göre değerlendiren ve tüm çocuklardan aynı görevi ve önceden belirlenmiş becerileri yapmalarını bekleyen programlar eğitim kalitesini düşüren ve uygun olmayan programlardır. Ayrıca programın hedeflerine göre düzenlenen etkinlikler çocuğun benlik saygısı ve öğrenmeye karşı olumlu duygularını geliştirecek nitelikte olmalıdır.

Ayrıca, yönetimin kalite için kurum personellerini eğitim sürecine alıp, almadığına, disiplinler arası işbirliği anlayışını bir yönetim felsefesi ve çalışma anlayışı olarak benimseme durumuna bakmak gerekiyor. Çünkü özellikle özel eğitimde, hiçbir meslek alanı bu işi tek başına yapmaya yeterli değildir.

Diğer kriter ise, yönetimin ve çalışan ekibin, EKİP olup, olamadığıyla ilgilidir. 5 yıl öncesinin bilgisiyle eğitim yapılıyorsa, bu kalite değildir. Yönetim kaliteyi seçecek, öğrenecek, ekip kuracak ve ekibin her bireyi, bireysel bazda katkılar sunacak… Kurumun kendisi öğrenen, gelişen, gelişme ve değişmeye açık bir kurum olacak.
Engelli çocukların eğitimleri konusunda ailelere, okullara ve eğitimcilere ve doktorlara çok iş düşüyor. Bu kişi ve kurumların birlikte hareket etmesi ve birbirleriyle uyum içinde çalışması çocukların eğitimde hak ettikleri kaliteyi sağlaması açısından önem taşıyor.

Belirttiğimiz tüm bu nedenlerle, verilecek eğitimler kalite standartları ölçüsünde değerlendirilmeli, ailelerin ve çocukların zamanı boşa harcanmak istenmiyorsa, KALİTE en önemli kriter olarak belirlenmelidir.

Kaliteli erken çocukluk eğitiminde dikkat edilecek önemli noktalar:

  1. Erken çocukluk yaşantılarındaki farklılıkları dikkate alarak tüm çocukların fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel gelişmelerini sağlayacak olanakları mümkün olan en erken zamanda verebilmelidir.

  2. ocukların bireysel farklılıklarının tanınmasına ve desteklenmesine, mümkün olan en erken dönemde başlanmalıdır. Erken tanı gelişim geriliklerini önlemede etkin müdahale şansı tanıması açısından büyük önem taşır. Örneğin eğitimciler, şu gelişimsel özelliklere dikkat etmelidirler:

    • Genel ve özgün koordinasyon yetersizlikleri

      • El- göz koordinasyonu

      • Sağ- sol koordinasyonu

    • Kendisi ve çevresi arasında iyi ilişkiler geliştirememe

    • İşitsel, görsel, dokunsal, hareket alanlarında duyusal problemler

    • Dikkati toplama, odaklanma güçlüğü

    • Anımsama ile ilgili problemler

      • İşitsel bellek,

      • Görsel bellek

      • Motor bellek

  3. Ailenin, çocuğun ilk ve doğal eğiticisi olması nedeniyle eğitim sürecine aktif katılımı sağlanmalıdır. Eğitim sürekliliği olan bir süreçtir, günlük yaşamın belirli saatlerinde sınırlı kalmamalıdır. Aile ve eğitimci birbirlerini tamamlamak zorundadır. Kurum aile işbirliğinin sağlandığı, ailelerin eğitime katıldığı oranda eğitimin kalitesi gelişme göstermektedir.

Sonuç olarak; erken çocukluk döneminde çocuğu bağımsızlığa yönlendiren, aktif katılımını sağlayan, kendisi ile barışık, çevresi ile uyumlu ilişkiler geliştirmesini sağlayan, bireysel farklılıklara duyarlı, çocuğun gelişim düzeyine uygun bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazandıran tüm gelişim alanlarına yönelik bir eğitim, kaliteli eğitimdir.

Erken Çocukluk Eğitiminde Kaliteyi Belirleyen Ölçütler:

Tüm dünyada ve ülkemizde erken çocukluk eğitiminde temel amaç, kaliteli bir eğitim programının hazırlanması ve uygulanmasıdır. Hangi düzeyde ve nerede olursa olsun, eğitimde, çocuğun durumunu, ilgi ve ihtiyaçlarını,yeteneklerini ve içinde bulunduğu çevre koşullarını bilmek ve karşılaştığı problemler hakkında fikir sahibi olmak gerekir. Ancak bu durumda kaliteli bir eğitimden söz edilebilir.
Çağdaş ve demokratik toplumun gerektirdiği, duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, girişimci ve araştırıcı, öz denetimini sağlayabilen, kendisinin ve başkalarının haklarına saygılı, yeteneklerini kullanma becerisine ve kültür değerlerine sahip, ruhsal ve bedensel özellikler yönünden sağlıklı bireyler yetiştirmek, ancak eğitime gereken önemi vermekle mümkündür.
Erken çocukluk döneminde, çocukların herhangi bir kurum eğitiminden geçmesi değil, “kaliteli” eğitim hizmetlerinin verildiği bir kurum eğitiminden yararlanmaları önemlidir. Bu noktada; Bir eğitim kurumunda kaliteyi belirleyen etkenler arasında;

  • Fiziksel donanım ve düzenleme
  • Tüm gelişim alanlarını destekleyen bir eğitim programı,
  • Eğitimci- çocuk iletişiminin niteliği,
  • Ailenin eğitim programına katılımı,
  • Programın değerlendirilmesi temaları önemlidir.

AİLE EĞİTİMLERİ ve AİLELERİN EĞİTİME KATILMALARININ ÖNEMİ

Çocuğun gelişimine ve eğitimine ilişkin hemen tüm kaynaklarda, okul öncesi dönem denilen 0-6 yaş arasındaki yılların, gelişimin temelini oluşturduğu ve bu dönemde kazanılan davranışların kalıcı nitelikte olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca çocuğun içine doğduğu aile ortamının sahip olduğu özelliklerden de gelişimi belirlemede önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir. (Üstünoğlu 1987)

Çocuğun kalıtımla getirdiği özelliklerin ne kadar gelişeceği, nasıl biçimleneceği ve daha sonraki yılları ne derece etkileyeceği; ailenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel niteliği, çocuklarına sağladığı uyaranlar, aile bireylerinin birbiriyle ve çocuklarıyla olan ilişkileri, çocuk yetiştirme tutumları, sözel iletişim biçimleri, nasıl bir model oluşturdukları, sağlık, beslenme, gelişim ve eğitim konularındaki bilgileri gibi aile ortamı ile ilgili pek çok değişkene bağlıdır.

Bu nedenlerle çocukların keyfi ve rastlantısal değil de, bilinçli bir ortamda gelişmeleri ve eğitilmeleri büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, çocuğun gelişiminde ve eğitiminde bu denli belirleyici etkileri olan aile bireylerinin, çocuk gelişimi ve eğitimi konularında bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve öğrendiklerini davranışa dönüştürebilmeleri için belli bir program çerçevesinde eğitimleri gerekmektedir.

Bu gereklilik özellikle sosyo-ekonomik düzeyi(SED) düşük ailelerde kendini daha büyük boyutta hissettirmektedir. Yapılan araştırmalara göre (Hess ve Shipman, 1965; Hunt, 1961; Bloom, 1964; Bernstein, 1971; Şemin, 1975; Oktay, 1977; Kağıtcıbaşı, 1979), elverişsiz ortamda yetişen çocukların sahip oldukları uyaranların yetersiz olması, onların fiziksel, sosyo-duygusal ve özellikle dil gelişimiyle zihinsel gelişimlerini sınırlamaktadır. Bu sınırlılık, okul yıllarında zeka, uyum ve başarı farklılığı olarak ortaya çıkmaktadır (Oktay, 1993, s. 169; Kağıtçıbaşı, 1979, s.29; Hess ve Croft, 1975, s.25).

Yetersizlikleri mümkün olduğunca giderebilmek ve farklılıkları en aza indirgeyebilmek için SED’i düşük ailelerin eğitimlerine daha bir öncelik ve aile ortamları uygun eğitim programları ile desteklenmelidir. Heron’un da vurguladığı gibi, günümüzde artık çocuğun ailesini de kapsamayan bir eğitim programı ile istenen hedefe ulaşılması oldukça güçtür(Heron, 1979, s. 142).

Lazar ve Darlington’un (1979) ABD’de yaptığı uzunlamasına araştırmanın sonuçları, okul öncesi eğitim programlarının, özellikle SED’i düşük ailelerden gelen çocuklar üzerindeki etkisinin kısa dönemli olduğunu göstermektedir. Çocuklar evde desteklenmedikleri için, programı bıraktıktan sonra etkinin azaldığı ve giderek kaybolduğu görülmektedir. Çocukların okul başarısı, özgüven ve benlik saygısı üzerinde de, istenen oranda etkili olmadığı ortaya çıkmaktadır (Smith. 1980, s. 28)

Aynı araştırmada, erken eğitim programlarının uzun dönemde etkili olmasının, çocuğun ailesinin birlikte eğitilmesi, eğitim sürecine ailenin katılımının sağlanması ve aile eğitiminde özel hedeflerin belirlenmesi gibi faktörlerle yakından ilgili olduğu belirtilmektedir (a.g.e. , s. 29).

Bu konuda Weikart’ın 1979 yılında Hohmann ve Banet ile birlikte yaptığı araştırmada, kurumda verilen okul öncesi eğitimin, ailenin katılımını sağlayan aile eğitimi programıyla birlikte verdiği zaman çok daha fazla etkili olduğunu ve bu etkininde daha uzun dönem devam ettiğini ortaya koymaktadır(a.g.e. i s. 30).

Çocuğun gelişim sürecine ailenin katılımını sağlayan aile eğitimi, ailede yalnız ana-babayı ya da yalnız çocuğu hedef almaz. Asıl hedef Bronfenbrenner’in dediği gibi ana-baba ve çocuğu bir sistem bütünlüğü içinde ele alarak eğitmektir(a.g.e. , s.31; Hess ve Croft, 1975, 102).

Erken Çocukluk eğitimin yaygınlaştırılması ve verilen eğitimin sürekliliğinin sağlanması için aile ile iş birliği şarttır. Uygulanan eğitim programları ne denli kaliteli olursa olsun, aileler tarafından desteklenmedikçe çocuklarda kalıcı davranış değişiklikleri sağlamak ve erken çocukluk eğitiminin hedeflerine ulaşmak mümkün olamayacaktır.

Eve dayalı erken eğitim uygulamalarında en önemli amaç, çocukların eğitiminde aile katılımını arttırmaktır. Eve dayalı uygulamalar, ailenin gereksinimlerini kendi ortamında belirlemek, aileyle birlikte planlama yapmak, çocuğun gereksinimlerini kendi ortamında karşılamak ve aileye bilgi ve eğitim sağlamak için ideal ortamlardır. Pek çok araştırma sonucu, ailelere sağlanan eve dayalı erken eğitim hizmetlerini desteklemektedir. Bunun nedenini:

  1. Bir ortamda öğrendiği beceriyi diğer bir ortama transfer etmede zorluğu olan gelişim yetersizlikleri olan çocuklara, özellikle devinsel becerilerin aileleri tarafından ev ortamlarında öğretilmesi, daha kolay, işlevsel ve kalıcı olabilir.

  2. Eğitimciler çocuklarla belirli sürelerle çalışmaktadırlar. Oysa çocuklar zamanlarının çoğunu aileleriyle birlikte geçirmektedir. Dolayısıyla, aileler evde çocuklarıyla eğitimciden daha uzun süre verimli şekilde çalışabilirler.

  3. Aileler erken eğitim programına katıldıklarında çocuklarının gelişimsel ve eğitimsel özelliklerini, düzeylerini ve potansiyellerini daha iyi anlayabilirler, daha gerçekçi beklentiler geliştirirler ve uygun şekilde gelişmeleri için çocuklarına daha kolay yardım edebilirler.

  4. Ailelere kendi çocuklarına öğretim yapma becerilerinin öğretimi, ailelerin yeterliğini ve kendilerine güvenlerini arttırır.

  5. Aileler, çocuklarına doğru davranışları nasıl öğreteceklerini, çocuklarıyla nasıl etkili iletişim kurabileceklerini ve çocuklarının öğrendiklerini nasıl destekleyeceklerini öğrenmektedirler. Böylece belirlenen hedeflere daha kısa sürede ulaşılacak ve çocuklarda kalıcı davranış değişiklikleri sağlanabilecektir.

Sonuç olarak, Çocuğun gelişiminde ve eğitiminde belirleyici etkileri olan aile bireylerinin çocuk gelişimi ve eğitimi konularında bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve öğrendiklerini davranışa dönüştürebilmeleri için, belli bir program doğrultusunda eğitim almaları gerekir. Ülkemizde de, dezavantajlı bölgelerde yetişen çocukların sayısının fazlalığı, geleneksel aile yapısının halen geçerli olması, okuma yazma düzeylerinin yeterli olmaması, anne- baba tutumlarının sağlıklı çocuk yetiştirmede istenen düzeyde olmaması, erken çocukluk eğitiminin çoğunlukla kurumsal olması nedeniyle, tüm çocukların eğitim programlarından yararlanamaması gibi nedenlerden dolayı, anne baba eğitiminin gerekliliği karşımıza çıkmaktadır.

Hızla yaşanan toplumsal gelişme nedeniyle, ailelerin ihtiyaçları da hızla değişmektedir. Bu nedenle, ailelerin gereksinimlerini karşılayacak ve her kesime ulaşabilecek, farklı aile eğitim programlarının geliştirilmesi ARTI olarak en önemli çalışma konularımız arasındadır.

 “Biz anneler, çocuklarımızın çamuruna şekil verecek çömlekçi ustalarıyız. “
W. Sackville Stoner

Erken Çocukluk Özel Eğitimi

Erken çocukluk özel eğitimi, doğumdan 6 yaşına kadar olan, engelli ve gelişimsel olarak risk altında olan çocuklara ve ailelerine yönelik sunulan sistematik hizmetler bütünüdür.

Bebeğin (0-3 yaş) / çocuğun ( 0-6 yaş) yaşına göre gelişimindeki gecikme tespitiyle birlikte özel eğitime başlanır

Erken müdahale, öğretme ve öğrenme deneyimleri sağlayarak çocuğun yeterliliklerinin arttırılması, sağaltım hizmetleri sunarak varolan problemin iyileştirilmesi, yetersizliklerin önlenmesi ve gerekirse eğitim araç-gereç desteklerinin sağlanmasını içerir. Erken müdahale, varolan hasarı ortadan kaldırmayı değil, mevcut işlevlerin kullanılabilmesini ve daha fazla kaybın ortaya çıkmasını önlemeyi amaçlar (Kırk, Gallagher ve Anastasiow, 2000).

Özel eğitim ihtiyacı nasıl belirlenir?

Özel eğitim ihtiyacı, tıbbi tanılama ve değerlendirme, gelişimsel ve eğitsel değerlendirmeler yapılarak belirlenir. Üniversitelerin Çocuk Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları, Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Nörolojisi, Gelişimsel Pediatri vb. bölüm ve kliniklerinde uzman hekimler, psikologlar, gelişim uzmanları, ile yine üniversitelerin ilgili özel eğitim bölümleri ile alanda eğitim, uygulama ve çalışma yapan uzman kişi ve kurumlar tarafından gelişimsel ve eğitsel değerlendirmeleri yapılarak özel eğitim ihtiyacına karar verilir.

Aileler Bu Durumda Neler Yapmalılar?

Çocuğun dil, hareket, zihin, sosyal ve duygusal gelişimlerinde yaşıtlarına göre yolunda olmayan bir durum gözlendiğinde, hiç vakit kaybetmeden üniversitelerin ilgili bölümlerine, uzmanlara, kurumlara müracaat etmeliler.

Erken Müdahale ve Erken Özel Eğitim Çocuğa Ve Aileye Neler Kazandırır?

Erken çocukluk özel eğitimi uygulamaları program ve çalışmalara ailenin tam katılımı çok önemlidir ve başarılı sonuçlar için zorunludur. Zeka gelişiminde ve tüm gelişim alanlarında % 20- % 30 lara varan fark sağlanır. Bu fark çocuğun ve ailenin gelecek hayatını tümüyle değiştirebilir. Çocuğun ve ailenin eğitim ve yaşam kalitesini çok anlamlı düzeylerde yükseltir.

Erken çocukluk eğitimi alan bir çocuğun, almayan engelli çocuğa göre daha verimli ve başarılı bir okul ve eğitim yaşantısı olur. Bağımsız yaşam becerileri etkin bir şekilde gelişir, yaşam kalitesi yüksek olur.

İnsan hayatının tüm gelişiminin % 70’i 0-6 yaşta tamamlanır.

Gelişim Yetersizlikleri Olan Çocuklarda Erken Eğitimin Önemi

Yaşamın ilk yıllarındaki öğrenme yaşantıları, normal çocuklar için önemli olduğu kadar gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklar için de çok önemlidir. Gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların var olan potansiyellerini ortaya çıkarabilmeleri için eğitimlerinin olabildiğince erken başlaması gerektiği, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar dünyada ve Türkiye’de pek bilinmiyordu. Gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların çoğu, okula başlayıncaya değin konunun uzmanlarınca sağlanan sistematik bir eğitim almıyorlardı. Erken eğitimin gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklarda ne kadar etkili olacağının farkında olunmaması nedeniyle çoğu aileye, çocuklarının bakımını sağlamaları ve eğitimleriyle ilgili düşüncelerini tuvalet eğitimi ve beslenme becerileriyle sınırlamaları öneriliyordu. Oysa sistematik bir öğretimle, gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklar da normal çocukların öğrendiği becerilerin önemli bir bölümünü öğrenebilmektedirler.

Yaşamlarının ilk yıllarını çoğunlukla ev ortamında geçiren gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların öğrenmeleri, ailelerinin kendilerine sunduğu öğretici yaşantıların sonucunda olmaktadır. Çocuklarında gelişim yetersizlikleri olduğunda aileler tüm aile bireylerini günlük yaşama katabilmek için pek çok normal etkinlikte uyarlama yapmak zorunda kalabilmektedirler. Böyle zamanlarda anne-babalar ve kardeşler çocukları için adeta birer öğretmen olmaktadırlar.

Erken Çocukluk Dönemine Yönelik Özel Eğitim Hizmetlerinin Hedefleri

1. Gelişim yetersizliği olan çocuğun tüm ailesini desteklemek: Bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinde, çocukların bakım ve eğitimleri, büyük ölçüde ailede gerçekleşmektedir. Ayrıca, özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmak, ailelerin büyük çoğunluğunda, pek çok duygusal (örneğin stres, mutsuzluk, vb.) ve toplumsal (örneğin toplumdan soyutlanma, vb.) sorunlara yol açabilmektedir. Yaygın kanının aksine, ailenin yaşadığı sorunlar, çocuğun engelinin derecesiyle doğru orantılı değildir. Bazı durumlarda, tanılanmasındaki zorluklar nedeniyle, hafif derecede bir engellilik durumu, ailede, ileri derecede bir engellilik durumundan daha fazla strese yol açabilmektedir.

Aileler, çocuklarında bir engel ya da risk olduğunu öğrendikleri zaman ne yapacaklarını bilememekte, çocuğun tanısı ile ilgili yoğun belirsizlik duyguları yaşamaktadırlar. Ayrıca çocuğun engelli olduğu tanısı ya da şüphesi ile karşılaştıklarında şok, üzüntü, suçluluk ve inkar gibi bir çok duyguyu yaşamakta, bir yandan da çocuğun gereksinimlerini karşılamaya ve bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır.

Hazırladığımız erken eğitim programları ile, ailelerimizi bu dönemde destekleyerek, çocuklarının özellikleri, temel gereksinimleri, nasıl bir tutum sergileyebilecekleri ve iletişim kurma yolları hakkında onları bilgilendirmekteyiz. Böylece aileler, çocuğun gelişiminde ne kadar önemli bir rol oynadıklarını fark edebilmekte, çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilmeyi öğrenmektedirler.

2. Çocuğun tüm gelişim alanlarındaki gelişimini desteklemek: Engelli çocuklar genelde, akranlarının gelişim sürecinde doğal yollardan öğrendikleri becerilerin önemli bir bölümünü destek eğitimle kazanabilirler. Bu nedenle E.Ç. dönemindeki engelli çocukların eğitiminde bilişsel, dil, psiko-sosyal ve motor gelişim alanlarının tümünü destekleyici etkinliklere yer verilmelidir. Artı olarak öğrencilerimizin tüm gelişim alanlarını desteklemenin yanı sıra, kazandıkları becerileri farklı ortam ve durumlara transfer edebilmeleri içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

3. Çocuğun çevreyle olan etkileşimlerini kolaylaştırmak: Engelli çocukların büyük bir bölümü, çevreleriyle etkileşimde bulunma (iletişimi başlatma, arkadaşlık kurma, oyun oynama vb.) konusunda sorunlar yaşarlar. Dolayısıyla sosyal içerikli becerileri öğrencilerimize kazandırarak toplumsal yeterliliklerini geliştirmek, erken çocukluk döneminde hedeflediğimiz en önemli amaçlar arasındadır.

4. Çocuğun bir parçası yapmak: Engelli çocuğun akranları için söz konusu olan tüm yaşantıları deneyimlemesine mümkün olduğunca olanak sağlanmalıdır. Çocukların gelişimindeki farklılık, onun parkta oyun oynamasını, aile bireyleriyle birlikte sinemaya, alışverişe vb. gitmesini, doğum günü kutlamasını engellememelidir.
Dolayısıyla amacımız, farklılığı ne olursa olsun, öğrencimizi toplumun bir parçası olarak yaşamını sürdürebilecek bilgi ve becerilerle donatarak, bağımsızlaşabilmesini sağlamaktır.

Erken Özel Eğitim Programları, Amaçları ve Özellikleri
Erken özel eğitim programlarının genel amaçları şöyle gruplanabilir. :

  1. Çocuklar için: (a) gelişimsel becerilerin en iyi şekilde kazanılmasını sağlama; (b) belirli durumlarda ve ortamlarda birlikte yaşayacakları topluma uyumlarını en üst düzeye çıkarma; (c) kişisel bakımlarını yapabilme düzeylerini ve sosyal yaşamlarının kalitesini arttırma.
  2. Aileler için: (a) çocuklarıyla ilgili uygun kararları alabilme; (b) çocuklarıyla, hem aile hem de çocuk için doyurucu ve yararlı şekilde etkileşimde bulunabilme; (c) çocuklarının gelişimine katkıda bulunabilme; (d) toplumla bütünleşme.
  3. Hizmeti sağlayanlar için: (a) gelişim yetersizlikleri olan çocukların ve ailelerinin toplum tarafından kabulünü arttırma; (b) erken özel eğitim programlarını uygulama ve geliştirme; (c) gelişim yetersizlikleri olan çocukları, ailelerini ve sunulan hizmetleri destekleme ve savunma.

Ailelere sağlanan erken özel eğitim programlarının temel özelliklerini şöyledir:

  1. Aileyi karar verme, planlama, değerlendirme ve uygulama düzeyinde programa katma.
  2. Hizmetleri, sadece çocuğu değil bütün aileyi işin içine katacak şekilde geliştirme ve planlama.
  3. Amaçların oluşturulmasına ve uygulamanın öncelikle aile tarafından planlanıp yürütülmesine rehberlik etme.
  4. Aileye seçenek önerme ve ailenin katılım oranı hakkındaki kararına saygılı olma.

Erken Çocuklukta Eğitimsel Tanılama ve Değerlendirmenin Temel Amaçları

  • Çocuğun var olan gelişim düzeyini belirleyerek, gelişimsel farklılıklarını saptamak
  • Gelişimsel risk taşıyan çocukları tespit etmek
  • Çocukların özel gereksinimlerini ortaya koymak
  • Farklı gelişim gösteren veya gelişimsel risk altındaki çocuklar için uygun eğitim programları planlamak ve uygulamak
  • Eğer tıbbi değerlendirme ve tanılama yapılmamışsa aileyi bilgilendirerek hastanelere yönlendirmek

Eğitimsel Gelişimsel ve Tıbbi Gelişme için “3”lü Etkileşim

Tanılama ve Değerlendirmede Kullanılan Bazı Testler;

  • Stanfort – Binet Zeka Testi
  • Yaş Grubu; 2-16 yaş arasındaki çocukların zihinsel gelişimlerini değerlendirmek amacıyla uygulanır.
  • Özelliği; Testin zekayı farklı boyutları ile ölçen 15 alt ölçeği bulunmaktadır. Bu ölçekler çocuğun konuşma gelişimi, sözel ve sayısal akıl yürütme becerileri, soyut düşünme kapasitesi, ince-kaba motor gelişimleri, dikkat, algı ve bellek süreçleri hakkında bilgi verir.
  • Uygulama; Uygulamaya takvim yaşının bir alt basamağından başlanır ancak küçük çocuklarda sıkılmalarını engellemek için gelişimsel yaşı tespit edilip, o yaşın bir altından başlanır. Test maddeleri yaş ilerledikçe zorlaşır.

ZEKA; Bireyin doğuştan sahip olduğu, gelişmeye açık zihinsel bir işlevdir.

Stanfort – Binet’ e göre;
ZEKA YAŞI (IQ) : ZY \ TY X 100

  • WISC-R Zeka Testi;
  • Yaş Grubu; 6-16 yaş arasındaki çocukların zihinsel gelişimlerini değerlendirmek amacıyla kullanılır.
  • Özelliği ; Bu test sözel ve performans olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınır.

SÖZEL PERFORMANS

  • Genel Bilgi Resim Düzenleme
  • Benzerlik Küplerle Desen
  • Aritmetik Parça Birleştirme
  • Sözcük Dağarcığı Şifre Çözme
  • Yargılama Labirent
  • Sayı Dizileri Resim Tamamlama

Uygulama; Her alt testin yaş düzeylerine göre başlangıç maddeleri farklıdır. Test maddeleri kolaydan zora doğru sıralanmıştır. Başarısızlıklarda geriye dönüşler mevcuttur. Test sonunda 3 çeşit IQ elde edilir ( sözel, performans, toplam IQ şeklinde).Toplam IQ sonucuna göre tanı konur.

Goodenough Adam Çizme Testi;

Yaş Grubu; 5-12 Yaş grubu çocukların resimleri yoluyla zihinsel gelişim düzeylerini saptamaya yönelik olarak geliştirilmiştir.

Özelliği ve Uygulaması; Çocuktan bir insan resmi çizmesi istenir, kız ve erkek çizimleri için ayrı ayrı değerlendirme yapılır. Çizilen insan resimleri yaş düzeyi çerçevesinde

  • belirli bir yaşta çizilmesi gerekenler
  • çoğunlukla çizilenler
  • bazen çizilenler
  • pek az çizilenler boyutlarında değerlendirilerek puanlanır.

Puanların toplamı zeka yaşına çevrilip, takvim yaşına bölündüğünde IQ puanına ulaşılır, ancak bu test tanılamada tek başına kullanılmaz özellikle wısc-r ve stanfort – binet ile birlikte değerlendirilmelidir. Çizimler ayrıca uzmanlarca psikolojik yansımalar açısından da değerlendirilir.

Peabody Resim Kelime Testi;

Yaş Grubu; 2-12 yaşları arasındaki çocuklara uygulanır.
Özelliği ve Uygulaması; Çocukların kelime bilgisinin gelişimini ve alıcı dil yaşını saptamada kullanılır. Resimler ve sözcükleri eşleştirmek suretiyle kişinin dil gelişimini belirlemeyi amaçlayan 100 resimden oluşmaktadır. Her çocuktan içinde bulunduğu takvim yaşına göre belli sayıdaki resmi tanıması beklenmektedir. Resimler kolaydan zora giden somut ve soyut pek çok kavramı ve eylemi içerir.

Bender Gestalt Görsel Motor Algı Testi;

Yaş Grubu; 6-11 yaşları arasındaki çocuklara uygulanır.
Özelliği ve Uygulaması ; Görsel motor algıyı ölçen bu testte 9 ayrı karttaki farklı çizimleri çocuktan bakarak kopya etmesi isteniyor.
“ Bir şeyi görüyorsunuz, ne gördüğünüz beyne iletiliyor ve algılıyorsunuz; beyinden kolunuza emir geliyor ve algıladığınızı çiziyorsunuz” Çizimlerdeki çeşitli hatalar nörolojik bir probleme ya da dikkat ve algılamaya yönelik sorunlara işaret edebiliyor.

Bazı Gelişimsel Tarama ve Değerlendirme Araçları;

DENVER II Gelişimsel Tarama Testi

Yaş Grubu; 0-6 yaş arasındaki görünürde sağlıklı olan çocuklara uygulanmak üzere düzenlenmiştir.
Kullanım Amacı; Çocuğun yaşına uygun bir takım becerilerini değerlendiren bu araç, gelişimsel açıdan farklılık gösteren çocukları taramada, kuşkulu durumları objektif bir ölçütle doğrulamada ve gelişimsel açıdan risk altındaki çocukları izlemede kullanılır.
Özellikleri ve Uygulama; Denver II aşağıdaki gelişimsel alanları taramak üzere test formu üzerinde 4 bölümde toplanmış 116 maddeden oluşmaktadır ;

  • Kişisel-Sosyal; İnsanlarla anlaşma, kendi bireysel gereksinimlerini karşılayabilme

  • İnce-Motor; El-göz koordinasyonu, küçük cisimleri kullanabilme,problem çözme

  • Dil; İşitme, anlama ve dili kullanma

  • Kaba Motor; Oturma, yürüme, zıplama ve genel olarak büyük kasların gelişimi

*Denver uygulamasında bazı maddeler çocuğa yaptırılırken, kişisel – sosyal gelişim bilgileri aileden alınır.
*Denver II bir zeka testi değildir, bu araçla tanı konulmaz Gelecekteki zihinsel veya uyumsal yeteneği tahmin etmede kullanılmaz. Bunun yerine çocuğun bir takım işlevlerdeki becerisini yaşıtları ile karşılaştırarak, gelişimsel açıdan değerlendirilmesine imkan tanır.

AGTE ( Ankara Gelişim Tarama Envanteri )
Yaş Grubu; 0-6 yaş grubu Türk çocukları için geliştirilmiş bir tarama ölçeğidir.
Kullanım Amacı; Bebek ya da çocuğun yaşıtlarına göre genel gelişiminin hangi noktada olduğunun belirlenmesinin yanı sıra, gelişimin 4 farklı alanı olan “ dil-bilişsel”, “ince-motor” “kaba-motor” sosyal beceri – öz bakım” alanlarında da yaş grubu içinde ortalama ya da ortalamanın altında olup olmadığını saptamaktadır.

Özellikleri ve Uygulama;

  • AGTE Türk kültürüne uygun olarak geliştirilen ilk gelişim ölçeği olma özelliği taşımaktadır.

  • Bebek ya da çocuklara uygulama yapmadan annelere sorulan sorular aracılığı ile alınan bilgilere dayanan 154 maddeden oluşur.

  • Çocuğu en iyi tanıyan kişiler olarak annelerin çocuk hakkında verdikleri bilgiler uzun süreli gözleme dayanmaktadır. Böylece bireysel test uygulamalarında sonuçları olumsuz olarak etkileyebilecek hastalık, yorgunluk, uyku gibi geçici durumlar annelerin değerlendirmelerine yansımamaktadır.

Erken çocuklukta başarıyı etkileyen pek çok faktör vardır…Bunların en önemlisi ve belirleyicisi ailedir.

Ailenin Durumu Fark Etmesi, Erken Müdahaleye Başvurması, Doğru Uzman, Doğru Kurum Seçimi ve Bundan Sonrasında Programların, Uygulamaların İçinde Ekibin Etkin Bir Üyesi Olabilmesi Sonuçları Belirleyen, Başarıyı Sağlayan En Önemli Faktördür.

..Başarı Her Şeyden Önce O’nu İsteyene, Talep Edene Aittir…       

 S. B. A. 3 Yaş, Otizm

“Oğlumuz her geçen gün daha da ilerliyor. Öğrenmesi, anlaması, çevresine ilişkin farkındalığı giderek artıyor. Eskiden çevresinde birilerinin olup olmadığı onu çok ilgilendirmezken, şimdi evde yalnız kalmak istemiyor. Oda oda bizi arıyor. Bulduğunda seviniyor. Önceleri dışarıda kimin elini tuttuğu önemli değilken, şimdi o kişinin yakını olup olmadığını kontrol ediyor. Bizi anladığını, söylediklerimizi yaptığını görmek umudumuzu daha da arttırıyor.

A A. 5 Yaş , YGB

“Artık oğlumla birebir iletişim kurabiliyorum. Birlikte oyunlar oynayıp, komiklikler yapabiliyoruz. Eskiden arkadaşlarıyla hiç ilgilenmeyen oğlum, şimdi onlarla oyun kuran, arkadaş tercih eden biri haline geldi. Bu gelişmelerden dolayı, hem oğlumla, hem kendimle, hem de bize yardımcı olan ARTI ve öğretmenimizle gurur duyuyorum.

Bana ANNE demesi için, 3 yıl beklediğim oğlum, şimdi sorular soruyor, mantıklı cevaplar veriyor, konuşuyor, konuşuyor… Sanırım yaşamayı başarmak gibi bir şey bu! Yolda yürürken ne çiçekler, ne yıldızlar, gökyüzünde ayın olup olmadığı, ağaçların çiçek açıp açmadığı umurumda olmazdı… Görmezdim bile… Artık görüyorum, çünkü oğlumun dikkatini çekiyor ve bana gösteriyor. Sanki birlikte hayatı yeniden keşfediyoruz. Bazen O mu bana, Ben mi Ona öğretiyorum bilemiyorum…

Sevgi + Emek + Yorgunluk + Çaba + Çaba + Çaba … sonucunda tatlı bir huzur ve umarım herkese kısmet olabilecek bir başarı… O küçücük ağızdan çıkan o büyüleyici kelime : “ANNE”

B. Ç. 3 Yaş, Gelişim Geriliği

Bahar, eğitime başladığımızda 2 kelimelik cümleleri henüz kurabiliyordu. Gelişim uzmanlarının değerlendirmesi; sınır zekâ düzeyi, el-göz koordinasyon zayıflığı, dikkat süresi kısalığı ve aşırı hareketliliğiydi. Ev içindeki en büyük sıkıntımız, ona yemek yedirememek, üzerini ve altını değiştirirken hareketliliği, uykuya dalmakta zorlukları, psikolojik kusmaları (Yemek kasesini gördüğünde ve ya hastane gibi onu tedirgin eden bir ortama girdiğinde…) vardı.

Eğitime başladıktan 5 ay sonra, Bahar’ı ilk değerlendiren ÇGE Uzmanına tekrar götürdük. Değişimlere çok sevindi. Bahar, sorulan soruları oturarak dinliyor, cevap veriyor, faaliyetlere ilgi dikkatini olabildiğince yoğunlaştırıyor, el-göz koordinasyonu faaliyetlerini başarıyla tamamlıyordu. Kızım, başladığımızdan ve umduğumuzdan çok daha iyi durumdaydı.

Beslenme, psikolojik kusmaları ve alt ıslatmaları gibi sorunlarımızı ARTI’nın PDR hizmetlerinin yardımıyla çözebildik.

Kızımın dikkat süresinin uzaması, dikkatini yoğunlaştırması, değişik oyun ve faaliyetlere ilgi ve merakının artması, dil gelişiminin hızlanması, kendini ifade yeteneğinin gelişmesi, bizim ve etrafındaki herkesin fark ettiği gelişmeler. Şimdi kelime hazinesi oldukça genişledi ve masal bile anlatmaya başladı. Bunlar gelişimsel özellikleri ile paralel ilerliyor ve biz biliyoruz ki, ARTI olmasaydı henüz bu noktaya gelememiştik.

A. K. 4 Yaş YGB

1 yıl öncesinde tüm isteklerini bizi iterek söylemeye çalışan oğlumuz, eğitime başladıktan sonra çok farklılaştı. ARTI ve Özlem’le hayatımız değişti. Mucize dolu 1 sene geçirdik. Şimdi bütün isteklerini söz ile ifade ederek, bizimle iletişim kuruyor. Oyun oynuyor. Arkadaşları ile ilişki kuruyor. Öğreniyor. Konuşuyor. İlerliyor. Ve bizleri çok şaşırtıyor.

Artık onunla yaşamak, her geçen gün daha da kolay ve güzel oluyor.

Geçmişe dönüp bakıyorum da.. Oğlumuzu verdiğimiz ilk kreşin öğretmeni bize, yemek yeme ve sırada oturma dersi aldırın demişti. Biz oradan ayrıldık ve TAI’nin kreşine başladık. Kurumumuz, kreşimizle görüşüp, onları da eğitim konusunda yönlendirdi. Başlangıçta öğretmenimiz, velilere çocuklarının faaliyetlerini verirken, benim içim kan ağlardı. Elim boş, gözlerim yaşla dönerdim. Çocuğumda, eğitimle ve işbirliği ile sağlana çok önemli gelişmeler oldu. 3. ayın sonunda öğretmenimiz, “Size müjde!” diyerek, oğlumun o gün yaptığı ilk faaliyeti bana verdi. O anki mutluluğumu ve sevincimi sizlere anlatamam. O gün eve dönerken arabada bağırarak ağlamıştım. Ama günler sonra ilk defa…ve bu kez üzüntüden değil, MUTLULUKTAN…

Şimdi ise oğlumun faaliyetlerini koyacak özel bir kitaplık bile dolup taşıyor. Ve bir çok konuda arkadaşlarından daha ileri durumda…

Right Menu Icon0 (553) 238 00 39